Öz bilgiler

Öz bilgiler, basit tanımıyla, en ilkel devreden itibaren, her hayattaki kazanımların, geçmiş hayatlara ait önceki kazanımlar ile mukayese ve muhakemesi sonucunda ulaşılan, varlığın malı olan, ‘görgü ve tecrübe’ olarak ifade edilen, insanların idrak edemeyecekleri birtakım derin izlenimlerdir. (120, 109, 132) Daha ayrıntılı tanımıyla, öz bilgiler; ‘şuur’un dünya hayatında karşılaştığı ‘realite’lerin ve bu realitelere bağlı ‘olaylar’ın ‘şuurdışı’nda biriktirilmiş sonuçları olan bilgilerin, ‘ölüm’den sonra, artık serbestçe çalışan ‘vicdan’ mekanizması sayesinde, ‘şuuraltı’nın bilgileriyle, yani ‘öz varlık’taki bilgilerle (öz bilgilerle) karşılaştırılması (kıyaslanması) suretiyle edinilen; bu işlem sonucunda küresel zaman veya idrâkî zaman tekniği ile değerlenerek, öz varlıkta –o varlığın ince bünyesine uygun değerlerle– ince ve yüksek kombinezonlar hâlinde meydana gelen; gittikçe değerlenerek zenginleşen hakiki “tekâmül değerleri”dir. (111, 142, 119, 203, 144, 112, 120, 204)

Öz bilgiler, öz varlıktaki, inkişafı sağlayıcı izlenimler, daha doğrusu birtakım derin izler olarak da ifade edilebilir. (111) Olaylardan alınan dersler, öz bilginin sürekli olarak artmasına, idrâkin genişlemesine ve sonuç olarak ruhun tekâmülüne neden olurlar. (108) İnsanlık safhasındaki ruhun ‘tekâmül’ü için, “olay maddeleri”nin öz varlıkta meydana getirdiği sonuçların, yani öz bilgilerin, ‘öz idrak’ kanalıyla ruha yansıması lazımdır. (128,60)

Dünyasal realiteler, realitelerin insanları vazife plânına hazırlaması, realitelerin öz varlıktaki karşılıkları ve tekâmül

Bedenler varlığa sadece bir (birer) vasıtadan ibarettir. (110) Bütün kaba madde realiteleri ve realiteleri teşkil eden unsurlar, ‘vazife plânı’na insan bedenini değil, onu kullanan varlığı hazırlamaktadırlar. (110) Bunun mânâsı şudur: İnsan beynine göre kıymetlendirilmiş olan dünya realiteleri öz varlığa aynı hâl ve şekillerde geçemezler. (110) İnsan beyninin kıymetlendirdiği, dünyada bildiğimiz, gördüğümüz realitelerden öz varlığa geçenler, dünya maddelerine ayarlanmış bulunan realitelerin kaba hâl ve şekilleri değil, o realitelerin “asıl kıymetleri”dir. (111) Bu “asıl kıymetler”, bu realitelerin, öz varlıkta meydana getirmiş oldukları, varlığın ince bünyesine ve ihtiyaçlarına uygun, yüksek ve ince madde kombinezonları hâlindeki birtakım sonuçlarıdır. (111) Küresel veya idrâkî zaman tekniği ile değerlenen bu ince kombinezonlar, dünyanın yüzeysel zaman idrakiyle tarif edilemez ve nitelenemezler. (136)

Bunlara birer izlenim demek de doğru olmaz; çünkü bu kelime asıl mânâyı tam karşılamamaktadır. (111) İşte, mahiyetleri “insan idraki”ne göre pek müphem olan bu sonuç ya da izlenimler varlıkların inkişaflarına neden olan derin izlerdir. (111) Bu izlerin “derinleşmesi” demek o varlığa ait olan ve tekâmülü sağlayan öz idrakin genişlemesi ve kapsam kazanması demektir. (111) Esasen öz idrak, varlıkla eş olduğundan, idrâkin genişlemesi ve kapsam kazanması demek, bizzat varlığın inkişaf etmesi demektir. (111)

Yaşanan realiteler ve bu realitelere bağlı iyi ve kötü bütün olaylar insanları çeşitli görünüşleriyle memnun eder veya üzerken, hakikatte bunlar, öz varlıkta –o varlığın bünyesine uygun değerlerle– insanın anlayamayacağı şekilde birtakım formasyon ve transformasyonlara neden olurlar. (111) Böylece orada, çok yüksek madde sentezleri içinde, dünyadaki görünüşlerinden bambaşka şekil ve tarzlarda, gittikçe değerlenerek zenginleşen ince kombinezonlar meydana getirirler. (111) Bunlar hakiki öz bilgilerdir ki, ruhların tekâmüllerine hizmet ederler. (111) Kısaca, kaba dünya maddeleri arasında, realitelerin maddi şekil ve durumları birbirini kovalayıp hazırlayarak sürüp giderken, onların –eşanlamlı karşılıkları halinde- öz varlığa geçecek sonuçları da, kaba âleme mahsus ifadelerinden çok daha derin ve ince mânâlar hâlinde birike birike öz bilgileri beslerler. (111) Bunlar hakiki “tekâmül değerleri”dir. (111)

Sonuç olarak, vicdan, realite, idrak (dünya idraki), bilgi (dünya bilgileri), sevgi (dünyadaki sevgi) ve dünyada tezahür eden diğer bütün kıymetlerin besledikleri, inkişaflarına vasıta oldukları, öz varlıktaki asıl kıymetler, öz varlığın tâbi bulunduğu küre zamanının (küresel zamanın) sonsuz diyebileceğimiz idrak imkânlarıyla değerlenen hakiki kıymetlerdir ki, bu kıymetler (tekâmül değerleri), ruhun kâinattaki tekâmül ölçüsünü gösterir. (136)

Eskimiş, geriye bırakılması icap eden bir realiteden silkinmek için yapılan mücadelelerden doğan olaylar ve bu olaylardan alınan dersler, öz bilginin sürekli olarak artmasına, ‘idrak’in genişlemesine ve sonuç olarak ruhun tekâmülüne neden olmaktadır. (108) Esasen bir insan varlığının görgü ve tecrübesi realitelerin, öz varlıkta bilgi hâlinde birikmiş izlenimlerinden ibarettir. (109)

Bir realitenin terk edilip daha üstün bir realiteye geçilebilmesi için o (terk edilecek) realitenin bütün icaplarına uyulması, ona hâkim duruma geçilmesi ve onun iyice hazmedilmesi gerekir, yani o realitenin sonuçlarının öz varlık tarafından bütün icaplarıyla benimsenmiş ve öz bilgi hâline girmiş bulunması gerekir. (107)

En ileri ve en yüksek realitelerin öz bilgi hâline geçmiş sentezleri içinde ilk realitelere ait nefsaniyetlerin o bilgilere intibak etmiş ve ilk mahiyetlerini orada eritmiş sonuçları vardır. (110) Geçmiş bir realite gelecek realiteyi hazırlarken, gelecek realitenin öz bilgileri içinde, o geçmiş realitenin de izlenimi mevcut kalır. (109)

Mânâsı ya da özü önemli olan realitelerin önemsiz, unutulacak kaba (dünyasal) tarafları

Bedenin kabalığı, kaba realiteleri almaya yarar, varlıktaki öz bilgilerin artmasına imkân sağlar. (112) İşte, işleri görülünce unutulması gerekenler, realitelerin kaba bedenlere hitap eden kaba görünüşleridir. (112) Bu zaten ‘yüzeysel zaman’ idrakinin bir zaruretidir. (112) Çünkü bu zarurete göre, yeni bir kıymetin meydana gelebilmesi için eski kıymetin yerini ona terk etmesi icap eder. (112) Realitelerin öz varlığa hitap eden cepheleri, kaba görünüşlerinin öz varlıktaki karşılıkları olan ince mânâlardır. (112) Bunlar, birbirini hazırlayan ve birbirine eklenen kıymet cüzleridir ki, bu cüzler öz bilgi sentezini genişletirler. (112)

İnsan beyninin, yüzeysel zaman idrâkinin kronolojik kıymet ve sistemlerine bağlı olan maddi hatıralar ile bu realitelerin varlıkta derinleşmiş ve öz bilgi sentezine dahil olmuş izlenimlerini birbirlerine karıştırmamak, birbirlerinden ayırt etmek gerekir. (112) Yüzeysel zaman icaplarına tâbi olan ‘beden’ için maddi hatıraların unutulması ne kadar lüzumlu ise ‘küresel zaman’ idrakinde yaşayan varlık için de ruhun tekâmülü ile ilgili bu izlenimlerin öz bilgiler arasında temelleşmesi o kadar lüzumlu, doğal, zaruri ve hatta esas gayenin icabıdır. (112)

Öz bilgileri besleyen kaynak ya da etkenler

Öz bilgileri farklı şekillerde besleyen başlıca kaynaklar; ‘olaylar’, bilgiler (Dünya bilgileri), ‘idrak’, ‘vicdan’ mekanizması, ‘tebliğler’, ‘ilham’lar ve ‘sevgi’dir. (118, 120, 129, 137)

Bilgilerin ve öz bilgilerin elde edilmesi ve bunların sonucu olarak da tekâmülün kazanılması için lüzumlu olan esaslı malzemelerden biri ve hatta birincisi, olaydır; olayların içinde direkt veya endirekt olarak yaşamak gerekir. (123)

Öz bilgiler, idrak ve vicdan yoluyla zenginleşirken, onlar da idrak ve vicdanı beslerler. (118) Tebliğler, ilhamlar, bilgiler ve bütün bunlardan doğan olaylar, öz bilgiyi arttıran ve varlığı ‘vazife plânı’ bilgisine yaklaştıran güçlü malzemelerdendir. (120) Bunlar dünya realiteleri içinde geçirilir ve bazı işlemlerden sonra varlığın öz bilgi dağarcığına karışırlar. (120) Özellikle tebliğler, öz bilginin inkişafında, artışında kudretle rol alan bir unsurdur ki, insanlar bu unsuru henüz takdir edememiş durumdadırlar. (137) Tebliğ denilen, çeşitli tekâmül kademelerindeki vazifeli varlıklar tarafından insan varlıklarına gönderilen tesirler, insanların hem ferdî, hem de genellikle bu fertler vasıtasıyla kazanılan mâşerî bilgi değerlerini –kendilerinin asla tahmin edemeyecekleri tarz ve şekillerde– arttırmaktadırlar. (137)

Sevgi; “bilgi” gibi, öz bilgilerin ‘inkişaf’ını hızlandıran ve besleyen unsurlardan biri olmakla beraber, bunu hem müspet hem menfî yoldan yapar: (137, 133, 134)

Sevgi; müspet yolda diğerkâmlık cephesiyle, vicdanın vazifeye yönelik unsurlarını takviye eder ve ‘inkişaf mekanizması’nda hızlı ve idrakli bir yürüyüşü sağlarken, ‘bencillik’ cephesiyle de ‘nefsaniyet’ unsurlarını tahrik edip inkişafın yürüyüş temposunu ağırlaştırır ve insanı zahmetli, ıstıraplı şartlar içine sokar. (134) Böylece birbirine zıt yollardan olsa da, her iki takdirde öz bilginin artmasına neden olur. (134) Kıyas bilgisi, Sevgi

Bir başka deyişle, sevgi; vicdanın hem üst unsurlarını destekleyerek, müspet yollarda meydana getirdiği olaylarla –direkt olarak, şuurlu bir idrakle– öz bilgilerin çoğalmasına yardım eder, hem de bazen vicdan mekanizmasının alt unsurlarını tahrik edip neden olduğu ıstıraplı ve azaplı sonuçlardan doğan kıyas bilgisi yoluyla, –endirekt ve otomatik olarak– öz bilginin artmasına hizmet eder. (129-130)

Müspet veya menfî yollarda kullanılabilen ve vicdan mekanizmasında sonsuz olay varyetelerine neden olan sevgi, sonuç olarak, öz bilgileri arttıran önemli bir inkişaf vasıtasıdır. (133)

Öz bilgi kaynaklarından vicdan

Dünyada bulunan her şey gaye değil, vasıtadır. (180) Bu vasıtaların hakiki gayeleri; dıştan göründüğü gibi dünyanın çok geçici olan ve dünya ötesine zerresi bile götürülemeyen maddi kazançları ve realiteleri değil; “bu realiteler içinde yaşayayım, bu kazançlar peşinde koşayım” derken insanların karşılaşacakları acı veya tatlı bir sürü olayın vicdan mekanizması nda işlemlerden geçmesinden sonra ortaya çıkacak öz bilgilerin elde edilmesidir. (180)

Dünya idraki ile kıymetlendirilen vicdan realiteleri (vicdan mekanizması realiteleri) varlığın öz bilgisi değildir. (181) Bunlar, varlığın kaba maddelerdeki bedenlenmelerinin icaplarına göre madde durumlarının, vazife-nefsaniyet düalitesi içinde çeşit çeşit formlar gösteren görünüşleridir. (181) Bu zıt unsurların çarpışmaları sonucunda doğacak olaylardan alınacak kıyas bilgileri, idrak kanalıyla varlığın öz bilgisinin değerlerini arttırır ve bu değerler de idrak formasyonları içinde ruhun tekâmül ölçüsü olarak ruha yansırlar. (181) Bu hâl, vicdan mekanizmasının öz bilgiyi zenginleştirici rolünü ve varlığın ruhun tekâmülüne ilişkin olarak yaptığı hizmetlerin özünü kısaca gösterir. (181) Vicdan mekanizmasını işleten realiteler, bir yandan öz bilgileri arttırırken, diğer yandan güç ve hızlarını öz bilgilerden alıp üst realitelere doğru kayarlar. (181) Yani beyne bağlı realiteler, öz varlıktaki idrake ait ince madde kombinezonları komplekslerini zenginleştirirken, öz varlıktan beyne yansıyan nurlu ışıklar da vicdan dengelerini üst seviyelere ulaştırırlar. (181) Böylece, öz bilgiler arttıkça vazife bilgisi yolundaki vicdan mücadeleleri nefsaniyetin de seviyesini yükseltir. (181)

Vicdan dengelerinde öz bilgi değerleri

Vicdan mekanizması ya da düalitesi öz bilgilerin zenginleşmesini sağlar. (181) İki unsurlu vicdan düalitesi dengesinde vazife realitesine yakın cüzlere değerler ilave olduğunda denge bozulur ve değeri artmış olan taraftan az değerli tarafa, yani vazife tarafından nefsaniyet tarafına doğru bir akım başlar ki, bu akım, yüksek realiteden alt realiteye bazı kıymet cüzlerinin geçmesi demektir. (114) Bunlar öz bilgi değerleridir ve vicdan mekanizmasının bir sürü işleminden sonra gerçekleşirler. (114) Böylece vazife unsuru değerlerinin bir kısmı, nefsaniyet unsurları arasına karışarak nefsaniyet seviyesini de biraz daha yükseltmiş olur ki, bu suretle de öz bilgi seviyesi ve öz bilgi idraki yukarılara doğru uzanır. (114)

Bir insanın “dünya kıymetleri idraki” muvacehesinde (yani bir insanın dünyasal kıymetlere bağlı dünya idrâkiyle) yapacağı iş, vicdan düalitesinin vazifeye yönelik unsurunu beslemek, nefsaniyet unsurunu geriye atmak olmalıdır. (115) Çünkü vazife unsuruna değerler eklendikçe vicdan dengesinin öz varlıktaki kazançları hızla yükselecek; fakat nefsaniyet unsurlarına bağlanılıp üst unsurlar ihmal edildiği takdirde, öz bilgilerin artması bu kez başka kanallardan, uzun uzadıya geçirilecek ıstıraplı, zahmetli işlemlerle olacak ve kuşkusuz, otomatik yürüyüşe tâbi olarak yavaşlayacaktır. (115)

Vicdan azabı ve ıstıraplar

Öz bilginin kazanılmasında ıstırabın da önemli bir rolü vardır. (125) ‘Kıyas bilgisi’, öz bilgiyi ve idraki genellikle ıstırap yoluyla besler. (125) ‘Spatyom’da çekilen ‘ıstırap’lar, şuurdışı bilgilerinin muhasebeleri sırasında varlıkların girecekleri kıyas bilgilerinin kıymetli yardımcılarıdır. (125)

Vicdan düalitelerinin üst unsurlarına yönelmeye yeterli gelecek derecede güçlenmemiş, daha doğrusu alt kademe bilgilerinin tesirlerinden kendilerini kurtaramamış ve vicdanlarının denge seviyelerini yükseltmekten âciz kalmış insanların karşılarına, onların tekâmülleriyle vazifeli olan yardımcı varlıklar, böyle (ıstıraplı) bir sürü olay çıkartırlar ve onlar da bu olaylardan doğan azap ve ıstırapların tesiri altında, girdikleri kıyas bilgisinden önemli dersler alırlar ki, bu derslerin her biri onların öz bilgilerinin tohumlarını atar. (124) Yani o insanların karşılarına çıkarılan böyle olaylar, nefsani hareketlerinin acı sonuçlarını onlara tattırmak ve bu sayede onları kıyas bilgisine götürerek, öz bilgilerine o yoldan değerler hazırlamak içindir. (124) Nefsaniyetine mağlup olan bu insanların çektikleri ıstırap ve acılar, onları güçlü birer kıyas bilgisine sokar ve –ileri kademelere ulaşabilmeleri için lüzumlu olan– öz bilgi ve idraklerini üstte belirtilen ikinci yoldan hazırlamış olurlar. (127)

Nedensellik prensibi ve kıyas bilgisi

Bilgiler, öz bilgileri beslerken, arada yardımcı bazı prensiplerden güç alınır ki, bunlardan biri de ‘nedensellik prensibi’dir. (121) Nedensellik prensibi; olayların öz bilgiye dönüşmelerinde en önemli rolü alan idrakin kullandığı kıyas bilgisinin güçlü bir dayanağıdır. (122) Kıyas bilgisi öz bilgilerin artışında önemli bir unsurdur. (125) Kıyas bilgisinin en etkili yardımcısı da acı ve ıstıraptır. (125)

Öz bilgileri arttıran nedensellik prensibi ile kıyas bilgisi, bu fonksiyonlarını ancak olaylar yoluyla yaparlar. (123) Esasen olayların öz bilgiyi doğurabilmeleri de, idraklerin onlardaki neden-sonuç ilişkilerine kıyas yoluyla intibak edebilme derecesine bağlıdır. (123) Ateşi eliyle tutarsa elinin yanıp yanmayacağını henüz idrak edemeyen bir çocuğun ateşi eliyle tutma girişimleri buna örnek olarak gösterilebilir:

Ateş çocuğun elini yakar, çocuk bu ıstırabı duymuştur. (123) Onun ateşten elinin yanması, eliyle ateşi tutmasından ileri gelmiştir. (123) Eğer çocuk bu yanık duygusu etrafında toplanan olaylar arasındaki neden-sonuç bağlarını idrak edebilirse öz bilgi bakımından alacağı sonuç başka olur, edemezse başka olur. (123) Her eli yandığı zaman idrakinde el ve ateş ilişkilerine ait neden ve sonuçlar hakkında yavaş yavaş birtakım sezgiler belirecek ve kıyas bilgilerinin yardımıyla bu sezgiler bilgiye dönüşecektir. (122) Böylece idrak ve dolayısıyla öz bilgi muhtevası artacaktır. (122) Bu işleme görgü ve tecrübe denir. (122)

İdrakler genişledikçe ve yapılacak işlerin neden ve sonuçları hakkındaki öz bilgiler arttıkça, sonuçlar yavaş yavaş daha iyi görülür ve çekici veya korkunç otomatizma vasıtaları birer birer fonksiyonları nı kaybetmeye başlarlar. (72)

İnsan varlıkları hak etmedikleri olaylara sokuldukları takdirde, neden ve sonuçlarını tayin ve takdir edemeyecekleri bu olaylar karşısında onların, kıyas bilgisine girebilmeleri mümkün olmaz; kıyas bilgisi mevcut olmayınca da öz bilgiler oluşamaz ve ‘insanlık safhası’na lâyık faydaları sağlayamazlar. (184) Ne olursa olsun, neden ve sonuçları bilinmeyen olaylar insanlar için boş ve gayesiz kalır. (184) Ancak, hak edilmiş acı veya tatlı olaylar arasında yoğrularak, onların içinden zaferle ya da yenilgiyle çıkmış olmanın –nedensellik prensibi muvacehesinde (karşısında) geçirilecek, kıyas bilgisi yardımıyla idrâkine varılmış– sonuçlarıdır ki, tekâmül unsuru olan öz bilgileri meydana getirirler. (184)

Öz bilgilerin edinilmesi ve tekâmül için ana malzeme: Olaylar

Öz bilgilerin güçlendirilmelerinde, arttırılmalarında, değerlerinin arttırılmasında dış müdahalelerin yardımları da sözkonusudur. (118) Öz bilginin artmasına yardım eden müdahaleler, vicdan muvacehesinde (karşısında, önünde), çeşitli madde kombinezonlarının sayısız hâl ve durumlarından, yani bir sürü olaydan istifade ederek hedeflerine ulaşırlar. (118)

Bilgilerin ve öz bilgilerin elde edilmesi ve bunların sonucu olarak da tekâmülün kazanılması için lüzumlu olan esaslı malzemelerden biri ve hatta birincisi, olaydır; ‘olaylar’ın içinde direkt veya endirekt olarak yaşamak gerekir. (123)

Öz bilgiler, en ilkel devreden itibaren, her hayattaki kazanımların, geçmiş hayatlara ait önceki kazanımlar ile mukayese ve muhakemesi sonucunda ulaşılan, varlığın malı olan, insanların idrâk edemeyecekleri birtakım derin izlenimlerdir. (120) Bunlar idrak formlarıyla bir yandan hizmetinde bulundukları ruhun tekâmülünü sağlarken, diğer yandan yeni bilgilere zemin hazırlamak suretiyle varlığın inkişaf sahasını genişletirler. (120) Bu kazanımlar, dünya idrâki tekniği içinde, birtakım durumlarla elde edilir ki, bu durumları “olay” kavramı içinde toplamak mümkündür. (120)

Fakat öz bilgiler ile dünyada “bilgi” diye itibar edilen “olaylar” birbirleriyle karıştırılmamalıdır: (121)

Şuur, dünyanın kaba realiteleriyle, daha doğrusu olaylarla doğrudan doğruya karşılaşarak dünyadan sürekli olarak yeni bilgi malzemeleri toplar. (120- 121) İnsan, etrafındaki olaylardan bazılarının içinde bizzat yaşar, o olayların kahramanı olur. (120) Bazılarında ise bizzat yaşamaz, onların içinde yaşayan diğer insan ve varlıkların (buradaki “varlıklar” ifadesiyle kastedilen, ruhun vasıtası olan varlık değildir; canlı denilen bedenli varlıklar kastedilmektedir) durumlarını yakın bir alakayla izler ve gözlemler. (120) İşte insanların dünya hayatı gerekleriyle direkt olarak içlerinde yaşadıkları veya endirekt olarak başkalarında gördükleri olay kombinezonlarına ait ilişkiler, dünya idrakiyle ifade olunan bilgilerin (Dünya bilgileri) topyekûn hepsidir ki, bunlar, öz bilgiden ayrı kavramlardır ve öz bilgilerin oluşmasına ancak vasıta olan malzemelerdir. (120) Bunların, ancak, ölüm sonrasında, spatyom hayatında, çeşitli işlemlere tâbi tutulmalarından sonraki, öz varlığa geçen sonuçları ve izlenimleri, öz bilgi hâlinde varlığın malı olurlar. (120) Dünyaya ait bilgilerden gerek ‘gövde bilgiler’, gerekse ‘dal bilgiler’, kendi kapasitelerine göre öz bilgilerin inkişafına neden olan kudretli vasıtalardır. (121)

Ruhun tekâmülüne yarayacak olan bilgilerin öz bilgi hâline geçmiş olması, yani varlığın öz malı olması şarttır. (183) Bunun için de önce, varlığın olaylar içinde yoğrulması ve bir sürü cehit ve gayretler sarf etmesi gerekir. (183) Yani varlık, beden vasıtasıyla, dünya olaylarının müspet ve menfî cepheleri karşısında, onlarla boğuşarak yapacağı tatbikatlardan sonra bazı sonuçlar elde edecektir ki, işte öz bilgileri sağlayacak olan bu sonuçlardır. (183) Esasen insanların tekrar tekrar ‘bedenlenme’leri, olayların hem tatlı, hem acı sayısız tezahürleriyle karşılaşabilmeleri içindir ve bunun da nedeni öz bilgileri arttırmaktır. (183)

Öz bilgilerin oluşturulma işlemi: Büyük kıyasî muhasebe

Bir varlık, dünya hayatına ait plânının (Ferdî plân) tatbikatını yaptıktan sonra o tatbikat sırasında kazanmış olduğu şeylerin muhasebesini yapmak, onları tümüyle kendisine sindirmek ve maletmek ihtiyacındadır. (202-203) Bunun için de bir süre onun, inzivaya çekilmesi, kendi öz bilgilerine dönmesi, yani son dünya hayatında elde ettiği bilgilerle eski bilgilerini karşılaştırarak onların muhasebesini yapması gerekir. (203)

İşte öz bilgiler ancak, dünya hayatı sırasında karşılaşılmış olayların ‘şuurdışı’nda biriktirilmiş sonuçları olan bilgilerin, ‘ölüm’den sonra, artık serbestçe çalışan ‘vicdan’ mekanizması sayesinde, ‘şuuraltı’nın bilgileriyle, yani ‘öz varlık’taki bilgilerle (öz bilgilerle) karşılaştırılması (kıyaslanması) suretiyle yapılan, büyük kıyasî muhasebe denilen işlemle meydana gelirler. (142, 119, 203, 144)

Dünya hayatı sırasında ‘şuur’da cereyan eden olaylar, yani karşılaşılan olaylar, şuurdışındaki nispeten kaba maddi izlenimlerle ilk kıyasî muhasebeleri yapıldıktan sonra, şuurdan şuurdışına itilir ve dünya hayatı boyunca orada kalırlar ki, bunların şuurdışındaki kıyasî muhasebeleri şuuraltı bilgileriyle değil, şuurdışı bilgileriyle yapılmıştır ve dolayısıyla bunlar öz bilgiler değildir. (119, 118) Öz varlık tarafından, öz bilgilerle kıyası henüz yapılmamış olduklarından, bunlar ile öz bilgiler arasında intibaksızlık vardır ve bu yüzden bu bilgiler şuuraltındaki öz bilgiler sentezine dahil olamazlar. (144) Şuurdışındaki bu bilgilerin öz bilgi hâline geçebilmeleri için, öz bilgiler ile aralarındaki intibaksızlığın giderilmesi, öz bilgilere intibak etmeleri, öz bilgi sentezine dahil olabilecek duruma gelmeleri lazımdır. (119) İşte şuurdışındaki bilgileri şuuraltındaki bilgiler ile intibak hâline getirecek ve bunları şuuraltı bilgilerinin sentezleri arasına karıştıracak olan işlem, ‘büyük kıyasî muhasebe’ işlemidir. (119)

Kısaca, dünya hayatı boyunca şuurdışında kalan bilgiler, ancak ölüm sonrasında, varlık tarafından, şuuraltının bilgileriyle büyük kıyasî muhasebeleri yapıldıktan sonra, yani şiddetli bir hesaplaşmadan sonra hazmedilip şuuraltı- na girebilir, öz bilgi hâline geçebilir, şuuraltındaki öz bilgi hamulesine karışabilirler. (119, 142, 204)

Şuuraltı

Öz varlık

İlk kıyasî muhasebe

Spatyom

Bilgi

Olaylar

Kıyas bilgisi

Realite

İdrak

Istırap